8 Ekim 2016 Cumartesi

Ben geldim! :)
İlişkilerde kaçma – kovalama konusu üzerine birşeyler karalamak istiyorum. Öncelikle bloguma bu tarzda bir yazıyı ilk defa yazıyorum, umarım ilgi duyacak bir kitle vardır, yoksa da dursun burda amaan :)
Birsürü söz söylenmiş üzerine, ‘Kaçan kovalanır’ , ‘Kaçan balık büyük olur, kaçamayan ızgara’ gibisinden.. İki insan arasındaki ilişki özel bir stratejiye dayanmak zorunda mı? Dahası dayanmalı mı? İnsanoğlu olarak neden birbirimize çektiriyoruz? Birbirimizden uzak kalınca başımız göğe mi eriyor?
‘Ama onun gözünde değerli olacağım’ diyenleri duyar gibiyim, birçoğumuz böyle düşünüyoruz hatta. Bir arkadaşımız, dostumuz, sevgilimiz veya iyi kötü ilişkimiz olan birisi.. Bir süre aramasak bizi merak edip arayacaktır, hele ki söz konusu sevgiliyse bu merak düzeyi oldukça fazla olacaktır. Peki ya önce kimin aradığı neden önemli? Arasında samimiyet olmayan insanlar için değil mi sizce de bu öncelik sorunsalı?
Kendi fikirlerimden bahsedeyim biraz, birbirini seven, birbirine değer veren iki insanın konuşması görüşmesi kadar doğal bir şey olabilir mi? Hatta konuşmamak daha da bir sabırsızlık katmaz mı insana? Kendimizi geri çekeceksek, konuşmayacaksak neden seviyoruz? Seviyorsak aklımızda olan insanı neden kendimizi zorlayıp aklımızdan çıkarmaya çalışıyoruz? Karşımızdakinden mi kendimizden mi kaçıyoruz? Akılda olan birisini sırf onun gözünde değer kazanacağız diye aramamak esas içimizdeki duygulardan kaçmak olmuyor mu? Eğer aklımızda öylesine yer eden ve gerçekten sevmediğimiz bir kişi ise aynı kefeye koymayabiliriz tabiki.. Ama gerçekten saçma geliyor bana.. Belki benimle aynı düşünenler vardır (çıksın nolur yalnız olamam)
Bir de şöyle bakalım, hadi kaçtık kovaladık.. Nereye dek gidecek bu durum? İlişkideki taraflardan birisi yorulacak, duygular bastırılacak, kişinin bencil yönü çıkıp ‘bu insan beni üzüyor’ diyecek ve onca sevgi, bağlılık hooop çöpe. Ayrıca kendisinden kaçarak gözündeki değerini büyüteceğiniz insan neden siz kaçmadan size o kadar değer veremesin? Vermiyorsa güle güle demek lazım sanki. Bir insan değerinizi sizi özleyince anlayacaksa bırakın anlamasın.. (çok mu acımasız oldum ya, belki karışık bir döneminden geçiyordur, ama bu sefer de siz karışıyorsunuz.. işte, o özlem-değer ikilisini yakalayana kadar o karışıklık, yıpranma dönemini atlatabilecekseniz kocaman alkış, ama gene de gerek yok be sevgili insanoğlu)

Hayat kısa, şimdi size bir olasılık anlatayım, düşünün ki birisini çok seviyorsunuz ve onunla hemen şimdi yanyana olmak istiyorsunuz. Bir bahaneniz var, şuan uzakta, işi var, işim var, param yok, beni özlesin, poposu kalkmasın vs vs fasa fiso. Peki ya bahaneniz bittiğinde hayatta olmazsanız, yada o hayatta olmazsa? Bunu masal haline getirerek de anlatabilirim.. Ama düşünün, pişman olurdunuz eminim… Değer vermek istediğiniz kişiye değer verin, sevgi vermek istediğiniz kişiye sevgi verin.. Bırakın haketmiyorsa, karşılık beslemiyorsa bu onun sorunu olsun.. Tek şart, beklentiniz olmasın. Eğer beklentiniz olursa üzülürsünüz, deli gibi üzülürsünüz, perişan olursunuz hem de… Benden şimdilik bu kadar.. Bu konuda terzi değilim, söküğümü dikecek terzi de tanımıyorum, o yüzden yazdıklarımı ölçülü şekilde umursayınız efendim :) 
Bu arada bu konudaki fikirlerinizi de öğrenmek isterim :) İyi geceler :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder