Ben geldim! :)
İlişkilerde kaçma – kovalama konusu üzerine birşeyler
karalamak istiyorum. Öncelikle bloguma bu tarzda bir yazıyı ilk defa yazıyorum,
umarım ilgi duyacak bir kitle vardır, yoksa da dursun burda amaan :)
Birsürü söz söylenmiş üzerine, ‘Kaçan kovalanır’ , ‘Kaçan
balık büyük olur, kaçamayan ızgara’ gibisinden.. İki insan arasındaki ilişki
özel bir stratejiye dayanmak zorunda mı? Dahası dayanmalı mı? İnsanoğlu olarak
neden birbirimize çektiriyoruz? Birbirimizden uzak kalınca başımız göğe mi
eriyor?
‘Ama onun gözünde değerli olacağım’ diyenleri duyar gibiyim,
birçoğumuz böyle düşünüyoruz hatta. Bir arkadaşımız, dostumuz, sevgilimiz veya
iyi kötü ilişkimiz olan birisi.. Bir süre aramasak bizi merak edip arayacaktır,
hele ki söz konusu sevgiliyse bu merak düzeyi oldukça fazla olacaktır. Peki ya
önce kimin aradığı neden önemli? Arasında samimiyet olmayan insanlar için değil
mi sizce de bu öncelik sorunsalı?
Kendi fikirlerimden bahsedeyim biraz, birbirini seven,
birbirine değer veren iki insanın konuşması görüşmesi kadar doğal bir şey olabilir
mi? Hatta konuşmamak daha da bir sabırsızlık katmaz mı insana? Kendimizi geri çekeceksek,
konuşmayacaksak neden seviyoruz? Seviyorsak aklımızda olan insanı neden
kendimizi zorlayıp aklımızdan çıkarmaya çalışıyoruz? Karşımızdakinden mi
kendimizden mi kaçıyoruz? Akılda olan birisini sırf onun gözünde değer
kazanacağız diye aramamak esas içimizdeki duygulardan kaçmak olmuyor mu? Eğer
aklımızda öylesine yer eden ve gerçekten sevmediğimiz bir kişi ise aynı kefeye
koymayabiliriz tabiki.. Ama gerçekten saçma geliyor bana.. Belki benimle aynı
düşünenler vardır (çıksın nolur yalnız olamam)
Bir de şöyle bakalım, hadi kaçtık kovaladık.. Nereye dek
gidecek bu durum? İlişkideki taraflardan birisi yorulacak, duygular
bastırılacak, kişinin bencil yönü çıkıp ‘bu insan beni üzüyor’ diyecek ve onca
sevgi, bağlılık hooop çöpe. Ayrıca kendisinden kaçarak gözündeki değerini büyüteceğiniz
insan neden siz kaçmadan size o kadar değer veremesin? Vermiyorsa güle güle
demek lazım sanki. Bir insan değerinizi sizi özleyince anlayacaksa bırakın
anlamasın.. (çok mu acımasız oldum ya, belki karışık bir döneminden geçiyordur,
ama bu sefer de siz karışıyorsunuz.. işte, o özlem-değer ikilisini yakalayana
kadar o karışıklık, yıpranma dönemini atlatabilecekseniz kocaman alkış, ama
gene de gerek yok be sevgili insanoğlu)
Hayat kısa, şimdi size bir olasılık anlatayım, düşünün ki
birisini çok seviyorsunuz ve onunla hemen şimdi yanyana olmak istiyorsunuz. Bir
bahaneniz var, şuan uzakta, işi var, işim var, param yok, beni özlesin, poposu
kalkmasın vs vs fasa fiso. Peki ya bahaneniz bittiğinde hayatta olmazsanız,
yada o hayatta olmazsa? Bunu masal haline getirerek de anlatabilirim.. Ama düşünün,
pişman olurdunuz eminim… Değer vermek istediğiniz kişiye değer verin, sevgi
vermek istediğiniz kişiye sevgi verin.. Bırakın haketmiyorsa, karşılık
beslemiyorsa bu onun sorunu olsun.. Tek şart, beklentiniz olmasın. Eğer
beklentiniz olursa üzülürsünüz, deli gibi üzülürsünüz, perişan olursunuz hem de…
Benden şimdilik bu kadar.. Bu konuda terzi değilim, söküğümü dikecek terzi de
tanımıyorum, o yüzden yazdıklarımı ölçülü şekilde umursayınız efendim :)
Bu arada bu konudaki fikirlerinizi de öğrenmek isterim :) İyi geceler :)